00:15 - Ahmet Kaya “Marketlerde gramajlarının düşürülüp fiyatın sabit tutularak gizli zam yapılıyor”
10:45 - Pandemi Döneminde Ülkemize has ilginç vergi uygulamaları
15:29 - Hamside av yasağı 28 Ocak’a kadar uzatıldı
18:41 - Üniversite çalışanlarının atama sorunu çözülmeli
17:13 - CHP Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya Arsin heyelan bölgesinde bir an önce karar verilmeli
12:49 - Selçuk Bayraktar’dan #WhatsAppSiliyoruz kampanyasına destek
13:41 - Beşikdüzü’nde kaçak içki operasyonu
10:19 - Trabzon Emniyetinden kaçamadılar
12:07 - Araç muayene ücretlerine zam geldi
13:51 - Cumhurbaşkanı Erdoğan yerli koronavirüs aşısı için tarihi açıkladı
İyi vatandaş olmanın temel özellikleri; ülkeni sevmek, diğer vatandaşlara saygı göstermek, kural ve yasalara uymak, çevreyi korumak, paylaşımcı olmak, ayrımcılığa karşı, barıştan yana olmak, seçme ve seçilme haklarını kullanmak, vergi vermek, askere gitmek şeklinde özetlenebilir.
Ülkem insanının tamamına yakını bu nitelikte sayılabilir. Hal böyle olunca vatandaş devletine ve topluma karşı sorumluluklarını yerine getiriyor. Yani bu ülke için vergi veriyor, oy kullanıyor, askere gidiyor, üretime katılıyor, köylüyse tarlada, işçiyse fabrikada, memursa masa başında filan. Sonra bu ülke için vatandaş olarak oğullar, kızlar yetiştiriyor, okutuyor, eğitiyor, askere gönderiyor.
Sonra gün oluyor devran dönüyor. Halk deyimi ile “keser dönüyor, sap dönüyor, gün gelip hesap dönüyor” vatandaş devlete muhtaç oluyor. Yangın olur, sel olur, deprem olur, salgın olur… Sosyal devletin varlığı veya yokluğu tartışılır olur. Daha doğrusu devlet devletliğini böyle günde gösterir.
Sosyal devlet koruyucudur, kollayıcıdır. ‘Veren eldir’, vatandaşından “Rabbena, hep bana” diyerek alan el değildir.
Dünyanın her yerinde devlet vatandaşı için vardır. Bizde ise durum tam tersi. Günümüzde büyük bir salgın olayı yaşanıyor. Akıl oyunları ile resmen sokağa çıkma yasağı olmasa da, vatandaş can korkusundan sokağa çıkamıyor. Yetkililer de çıkmayın diyor zaten. Doğrusu da bir süre çıkmamak, ama nasıl?
Pek çok vatandaşımız günlük işlerle geçiniyor. Çalışmadığı gün aç demektir. Böyle ülkemizde milyonlarca insan var. Zorunlu olanların dışında bütün işyerleri kapanmış. “Martın kapıdan baktırdığı, kazma kürek yaktırdığı” dönemdeyiz. İnsanlar elektrik, su, doğalgaz faturalarını ödeyemiyor. İşte sosyal devlet tam da bu zamanda, tam da bugünler için vardır.
Oysa devlet büyüklerimiz IMF’ye borç verecek kadar güçlü olduğunu söylüyordu. Suriyelilere “40 milyon dolar verdiklerini, gerekirse bir 40 milyon dolar” daha vereceklerini söylüyorlardı. “Kimse bizim gücümüzü test etmeye kalkmasın” filan diyorlardı. “Ey Avrupa Birliği, Ey Amerika” diye naralar Everest tepesinden duyuluyordu, nazar değmesin maşallah maşallah.
Şimdi bakıyoruz, ortada hiç bir şey yok, vaat edilen kolonya, maskeyi bile verilmedi. Bir elektrik, su, doğalgaz faturası bile ödeyemiyor. Kısacası “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” diyor. Almanya halkına bizden 41 kat fazla yardım dağıtıyor, Kanada Başbakanı Trudeau: “Parayı düşünmeyin, işimi kaybeder miyim diye korkmayın! Siz sağlığınızı düşünün. Para bizim işimiz. Size destek için 83 milyar dolar ayırdık, bu da gelirimizin ancak yüzde 3’ü.” diyor.
Bizim kasa tam takır. Kasadaki yedek akçeyi “kefen parasını” bile tüketmişiz. “Bu milletin… “ diyerek küfreden yandaş yüklenicilerin milyarlarca liralık vergi borçlarını af etmişiz, Man adalarını, vergi cennetlerini filan karıştırmayım şimdi.
Vatandaşa verecek elde avuçta bir şey yok, devletin elinde bir İBAN numarası var, onu veriyor vatandaşa, vatandaş devlete İBAN vermeye hazırlanırken, yine devletimiz uyanık çıktı İBAN ı önce verdi.
Yani “önce sen bana ver parayı” Sonra; “sonrasına bakarız diyor”
15 Temmuz’da, deprem paralarında, Kızılay’a toplanan paralarda baktığım gibi diyor.
İmanla başlayıp İBAN’la biten konuşma bizlere şunu net göstermiştir.Paranında, imanında, ibanında kimde olduğu artık net bir şekilde bilinmektedir.
Hadi kalın sağlıcakla..